31.3.14 10 yorum

illa siyahken mi rahatsın ya da beyazken? illa tarafından olmayanı dışlamak mı fikir sahibi olmak?

az önce kendimi cessie'ye gidip
"senin insanlığına ihtiyacımız var cessie.
politik görüşlerden önce insanlığın geldiğine inanan insanlara ihtiyacımız var.
"ben sadece kardeşçe yaşamak istiyorum" diyenlere ihtiyacımız var.
son bi kaç gündür bloğuma yazılanlardan görüyorum ki
yıllardır tanıdığım koca koca ablalarının sana bakıp
"akıl yaşta değil" demesine ihtiyacımız var.

inancın, dayatmaların, sınırların ötesinde
barış içinde kısacık ömrümüzü tüketmeye ihtiyacımız var.

biliyorum yazdıklarınla hiç ilgisi yok bu söylediklerimin,
ama seni omuzlarından tutup bi takım kitlenin önüne çıkarıp
"kendinizi çok bilgili, çok tecrübeli, çok milliyetçi sanıyorsunuz ya,
şu kıza bi bakıp silkelenin" demeye ihtiyacım var benim.

zira kendimi bu şekilde öne attığımda kolaylıkla başedebileceğim
ama kalbini kırmaktan korktuğum insanlar var.

onların beni kırışlarını farkettirebilmek için,
senin küçücük yaşında edindiğin tecrübenin,
bana söylediklerinin onlara sunulmasına ihtiyacım var."
yazarken buldum.

öfkeliyim okuyucu,
bu kadar kendimizi bilmez oluşumuza öfkeliyim.

özgürlükler için yürüyüşler yapan,
benim inancıma ters de olsa
haklarını aramasına sonuna kadar saygı duyduğumuz insanların
politik özgürlüğe saygı duymayışına şaşkınım.

bunca zamandır sevgi saygı çerçevesinde
iletişim kurduğumuz,
sen benim kaybettiğim kardeşim misin ki dediklerimin
sen sağcısın insan mısın ki diyişine şaşkınım.

kardeşlik lafını diline türkü yapanların
"sana inanmıyorum sen de mi onlardansın"
diye ayrımcılık yapmalarına şaşkınım.

başörtüsü yüzünden eğitim konusunda ne sıkıntılar çektiğimi ben bilirim.

her gece sabahlara kadar ağlayarak çalıştığımı,
hiç tabii olmadığım ama "cemaatin üstünü tamamlasın" denerek
eksik bırakılan notlarımın açığını
nasıl kapatmaya çalıştığımı annem bilir.

okula giderken çektiğim sıkıntıyı
başımı okul kapısının önünde değil de
illa otobüs durağında açtıranların ettiği zulmü,
sırf o eziyeti çekmeyeyim diye
işini gücünü bırakıp beni her gün okula taşıyan babam bilir.

dışarda beni örtülü gördüğü için
herkesin gayet rahat yiyip içtiği derste
"sen kahve içemezsin çık dışarı" diyip eften püften bahanelerle
beni dışarı atan hocayı bütün 2006 girişli biyoloji bölümü bilir.

birşeye inanmanın acısını yaşayan insan,
onun için çektiği çilenin mertebesini yükselttiğine inanır.
işte bu hoşgörü getirir insana,
işte bu körü körüne bağlanmama anlayışı getirir.
işte bu "aileden geldi biz de öyle yapıcaz"
yanılgısından kurtulmayı getirir.

işte böyle böyle birbirine saygı duyar insan.
işte bunun sonucunda gönlü genişler,
rabbinin koskoca bir kainatı sığdırdığı ufkuna bakıp
benim küçük kalbim ne ki dışlayayım demeyi öğrenir.

yok okuyucu,
ben çok şaşkınım.

ne "ben ateistim" diyene çıkıp "ben de cennetliğim"
diyebilecek kadar eminim imanlı öleceğimden,
ne "allah sana sorsun" diyene
"sana da sorsun" diyebilecek kadar;
sonsuza dek insan yaşayabileceğimden emin..

bunca insan nasıl emin
en doğru olduğundan?

anlamıyorum okuyucu,
bu kadar körü körüne savunmaları anlamıyorum.
bu kadar savunmasız saldırıları anlamıyorum.

seversin, yandaşıyım dersin,
sonuna kadar saygı duyulur.
-ki bana duyulmadı-

ama "sevemezsin" dersen
bi düşünmek gerekir..







26.3.14 10 yorum

öpücükler vol.26

:* eskişehir'in plakasına gelmiş olmaktan gurur duyuyorum.
eskişehirli kardeşlerim!
(bkz: seçim mitingi izlemekten elinde mikrofonla
gezecek hale gelmek)
hayrına bi porsiyon çibörek gönderseniz
hiç hayır demem.
(bkz: ben de demem diyen junior)


:* bi keresinde otobüste
yaşlı bi teyzeye yer vermiştim.
benden genç kızını oturtup
" bana başkası yer verir sen otur" dedi.
ben o gün iyi niyetimi kaybetmediysem
daha da sırtım yere gelmez.


:* sevgililer günü kapitalizmi
azalarak falan değil, çotank diye bitsin.
"ayy bana kendimi özel hissettirsiiğn" diyip
sonra herkesin kutladığı bi günde herkesin aldığı hediyeleri bekleyen
düşünmekten aciz kız nesli de tükensin.



:* mike&molly'deki dylan'ı izlerken
yemin ediyorum bu murat boz,
ve türklerden gizlenerek oyunculuk yapıyo diye düşündüm.



:* o değil de, çok benzemiyolar mı?


:* uzman tv çok biliyosa
sevginin bittiği nasıl anlaşılır sorusuna da cevap versin,
tamam mı?!


:* tez savunmamda,
çok şey yazmışım gibi ikinci kağıdı isteyip
ikisini de boş vericem.
uğraşsınlar azcık.


:* dururum nan.


:* burdan türk erkeklerine sesleniyorum,
"efendim?" bir soru kelimesi değildir.
ne dediğini anlamadım bi daha de hele hiç değildir.

"efendim?";
ne dediğini bi daha düşün,
on saniyen var ve doğru kelimelerle
cümleni tekrar kurdur.
küçük çaplı tehdittir.
güdümlü terliktir, kalkamayan kaştır.


:* eti mumba mı ne vardı,

goriller danalar vardı içinde küçücük kakaolu.
işte böyle saçma sapan şeylere aşeriyorum okuyucu..
bi kış ayında karpuz, bi yaz ayında portakal iste
uğraşsın evin erkeği azıcık dimi?
yok.
varsa yoksa "enveeeğr çokonat istiyom been" diye ağla.
kafama tüküreyim.


:* bazı insanları vietnam tünellerine kapatasım var.
sonra tepelerinde ergenlere
apaçi dansları yaptırasım var.


:* yüz ruhun aynasıdır okuyucu.
insanın karakteri olduğu gibi yüzüne yansır.
inan buna.





24.3.14 12 yorum

tişikkirlir sipirmin!


burdan sabah kalkıp
altı saat gülmeme sebep olan sevgili eşim
enver'e tişikkirlerimi sunuyorum.

arada merhametlilikleri olur.

dün çok hastaydım,
mide bulantısı falan yetmiyomuş gibi
bi de yirmiliklerim patladı
kafamı gömecek yer buldum mu uyuyakalıyorum.

ilaç alamamak, baş boyun ağrısı çekmek,
kulak burun boğazın neden bi araya toplandığını anlamak
-boğaz ağrıyınca kulaklar çıldırıyo,
acıdan ağlıyorum burnum akıyo.
e dövlet hepsine ayrı doktor mu tahsis etsin?-
gibi entelektüel eylemler arasında kıvranırken
enver de sağolsun bana çamaşır astı.
uyyodum o arada ben.

çamaşır makinesinin kapağından başlayıp
tavana kadar giden nur topu gibi
bi çamaşır yolumuz var!
laheyya!

kapı kollarına pijama tutturmak gibi
enfes zekice bi eylem ürettiğin için,
uyandıktan sonra saatlerce gülmeme sebep olup
elmacık kemiklerimin adeta kemırın diyaza dönmesini sağladığın için,
evin dibinde köşesinde çamaşır aratıp
günün sporunu kolayca yaptırdığın için
tişikkirlir sipirmin!


-o değil de,
kapı kollarına pijama sarıldırmak
nasıl bir hayal gücünün ürünü?-





3 yorum

dünyaa dönüyoor, sen ne dersen de.

sadece üzerinden seneler geçmiş,
yıllanmış acıların değil;
yaşanan acının farkedilip boşverildiği saniyenin şarkısı.

sorgulayıp, neden böyle diyip,
istediği cevabı alamayıp bıkan insanın şarkısı.

umursanmayanların "amaan dünya dönüyor, sen ne dersen de" diye umursamamaya başladığı anın şarkısı.
harika bir nilüfer şarkısı.

bıkmışlığın sonu ne biliyo musun okuyucu?
hayatının derinlerinden sökmek,
akabinde bi yüzeyselliğe yerleştirivermek.
aslına bakarsan "tıpkı" karşındakinin davrandığı gibi davranmak.

e yalvar yalvar bi yere kadar dimi.. 

öyle de bi aldırmazlık,
aman naparlarsa yapsınlarlık,
ben kendime yeterim olm çok mutluyumluk.. 

bu şarkı geçen zamanın kıymetini bilmeyenlere,
bi türlü harekete geçmeyenlere,
görüşmeyeli ne kadar olduğunu farketmeyenlere,
güzel yüzüne çizgiler dolanlara,
anlayıp "biz eski biz değiliz" diyenlere,
o günleri geçenlere,
bugündekilere.

bir zamanları aldırmadan hatırlayabilenlere,
boşverenlere..


farkında mıydıın nasıl da sanaa
ben bir zamanlaar
boşver aldırmaah!



23.3.14 35 yorum

ahh ben de orda olaydım da amin diyeydim..


beni hamileyim diye götürmeyen,
ekran başına yapıştıran bütün aile fertlerine selam ederim.

ne olur şimdi ama öyle, ama böyle diye siyaset konuşmayın
ben gönlüm aka kondu diyeyim,
siz aksini düşünüyorsanız b*ka kondu diyebilirsiniz.
tartışmayalım, e mi kuzum?

ben çok aşığım uzun adama..






16 yorum

hey i just met you, and this is crazy. but here's my number, so call me lazy!



g'mornin okuyucu!

çok bereketsiz bi pazar gününden selamlarımı sunarım.
yaşasın miting var,
oh sınav da var allah kolaylık versin
boştur şimdi oralar diyip
siparişleri teslim ettikten sonra pikniğe gidelim dedik.

sonra döndük evde piknik yaptık ehehe
arada böyle tezatlıklarımız vardır.

pek yolunda giden günler geçirmiyorum.

bugün bi enerjiyle bi haftadır biriktirdiklerimi
toptan halletmeye oturdum.
bi yandan iki yıllık çamaşırları yıkama seansı,
bi yandan baamın bahşettiği netbooku kendime uyarlama,
bi yandan "ben bu tezi bugün bitiririm olm!" nidalarıyla
sanırım akşam oturduğum yerden
hiçbişey yapmadan kalkıcam (:

çok yoruluyorum okuyucu,
hiçbişey yapmadan yorulmanın
dayanılmaz ağırlığı altındayım.

saçımı tarayasım bile gelmiyo,
yemek yap,
toplayabildiğin kadarını topla ve uyu üçgeninden
uyu tekgenine geçiş yapıyorum.

bende kalmak isteyen var mı?
yardım etmek isteyen bi hayır sahibisi?

bana gelsene okuyucu,
kek falan yapabilirim bak (:




20.3.14 14 yorum

mim buldum kimindir sahibi yoksa benimdir!


diğpciğim beni mimledi,
ya da ben kendimi zorla mimlendirmiş olabilirim.
arada böyle araya kaynarlıklarım,
kendimi zorla kabul ettirirliklerim vardır.
he zorla değil kendiliğinden olması gereken
bazı cemiyetlerde sökmüyo, orası ayrı.

mimleri seviyorum,
bloggerları daha yakından tanımak,
ergenken hey girl dergisinde okuduğum röpörtajları hatırlamak,
uu vay canına ben hiç böyle hayal etmemiştim der gibi.

arada milletin çantasını karıştırıyoruz,
ayakkabılarını görüyoruz,
çekmecesine bakıyoruz,
fena mı (:

demiş ki;

1- neden blog adın?

ıslık çalamıyorum ben okuyucu.
çocukluğumda o kadar ıslık çalmaya çalıştım ki
dudaklarım ördek dudağı gibi oldu.
az daha zorlasam öpücüklü ergen fotolarına dönmem işten bile değildi.

yani yazamıyorum da doğru düzgün,
sen biliyosun.
öyle konuşuyo gibi kendimle.
aslında istesem yazarım,
yoğusa ben de bilirim ikinci yeni akımını,
taaşşuk-u tal'at ve fitnatı falan.
ama içimden gelmiyo, san'atımı konuşturamıyorum bi türlü.

e yazamayıp yazmaya çalışanın bloğunun adı da
en yapamadığı şey olur,
en çıkaramadığı ses.
fiyuuuuvfit!


2- hayat felsefeni belirleyen söz nedir?

adalet.
kesinlikle adalet.
elimle sağlayamıyosam dilimle,
dilimle sağlayamıyosam tavrımla.
hiç sağlayamıyosam allam sen görüyosun notuyla havale şeklinde.

tahammül sınırımı en zorlayan şey de budur,
adaletsizlik, eşitsizlik, haksızlık.
teraziyim ben, lady justiceim,
ne olacağıdı?


3- kendinle ilgili üçü doğru dört şey nedir?

a) aileme çok düşkünüm
b) en sevdiğim yemek karnıbahar
c) sesim çok güzeldir
d) yağmurdan, yağmurlu havadan,
içinden yağmur geçen şarkılardan,
esintili kitaplardan vazgeçmem


ilk anılarınız nelerdir? hangi yaşa kadar inebiliyorsunuz?

ilk halamın bana "annenler seni çingeneden almış
bak çingene eteğin de var" dediğini
ve evde kapıların arkasına girip girip ağladığımı hatırlıyorum.
üç dört yaşında falanımdır ancak..

annem gidip gelip kızım sen napıyosun burda diyodu,
ahh derdim ne büyükmüş benim.
bebesin anlamıyosun,
insan bi döner aynaya bakar
olm der babannenin halanın aynısısın
manyak mısın arasalar bulamazlar böyle.

sonra babannemin evinde
kalorifer borusunun yanında yatışımı hatırlıyorum,
vişne ağacından havuza düşüşümü,
nurcan'ın banyoda üstüme bi kova kaynar su döküşünü,
halam ilkokuldayken öğretmeninin oğlu levent'i,
babamın bıyıklı halini,
yeşil taytlı takımımı, hatta ten rengi taytımı
ki kim hangi akla hizmet almış bilemem,
başörtülü şapkamı saçımı hiç taramamak amacıyla kullandığımdan
denize atışımızı,
yeşilköy'de parkta sallanırken inip dondurmamı bi çocuğa verişimi
yine aynı yerde başka bi çocuğun ağzını burnunu
salıncaktan tekmelemek suretiyle kanlara katışımı..

hep aynı senelere tekabül bunlar,
üç ya da dört..


herkes mimlesin,
isteyen istediği soruya burdan cevap versin
yorumlardan okuyalım.

sen ilk neleri hatırlıyosun okuyucu?





6 yorum

bugun dunya mutluluk gunuymus okuyucu!

simdi bunu envere soylesem bu tepkiyi verecek,
biliyoorum.


dedim bari senle paylasayim.
mutlu et sevdiklerini!

kucuk esnafa destek ver,
babana kek yap,
annene cicek al.

keske de ben dun yapsaydim,
arada boyle asiliklerim vardir.

mutlu olmak icin kapitalizme, emperyalizme karsi cik.
biskuviyi buradan aciniz yazan yerden degil
tepesinden ac, ne kadar asi oldugunu gorsunler.
yoo dostum
onlarin kolesi degiliz!

frank sinata dinle, 
marrid with children, friends falan izle yuzun gulsun.
benim gibi bayrak reklamini
izleyip izleyip aglama.

ne bileyim iste, kussen baris
hakliysan sen adim at
beklentilerini dusur
yeni bi eyeliner al, yeni bi kitaba basla.

hala yoksa bi blog ac, 
biz de seni taniyalim mutlu olalim.

ne yaparsan yap bugun cok mutlu ol, 
cok mutlu et okuyucu..


saatler sonra gelen edit:
insanlar bunun tam aksini yapmaya programlanmış..


18.3.14 6 yorum

coldplay - yellow.. ..meali: eski açık sarı desenee deseneee deseneee



ço zarif bi şarkı.
kırılgan, dingin, ağlatan, gülümseten.

bazen güne mutlu başlatan
bazen günü mutsuz bitiren.
sanırım benim terazi kararsızlığıma
en uygun şarkılardan biri..

"do you know you know i love you so..
you know i love you so.." diyerek
badi parmağımıza konan kuş(:



9 yorum

hıhı evet tamam tatlım!


56 beden olduğu halde tayt giyip
"yakışmış mıığ?" diye sorup, üstüne bi de "ayy çok yakışmış"
cevabını hakkaten bekleyen ablalara,

sade makarna yapıp
çok güzel olmuş gibi iltifat bekleyenlere,

mutlu insana tahammül edemeyip
hemen bi kulp takanlara,

bi halttan anlamayıp
entelin önde gideni takılanlara,

kıskançlık dolu bakışlarla
"ay sen ne kadar güzelleşmişsin" diyenlere,

aramayıp sormayıp kırk yıl sonra karşılaşınca
"e tabi evlendin artık aramazsın bizi" diyenlere,

gereksiz konuşup iltifat bekleyenlereeeee!

gözünün içine baka baka yalan söyleyenlere,

olmadığını bildiğin bişeyi yutturmaya çalışanlara,

uzuun uzun akademik açıklama yaptığında
"tmm cnm" diye cevap maili atanlara,

"benim üds 72 ya girerim ben istediğim yere" diyene
-ki tek bi örneğini tanıdım-

bi cacık olamazken egosu yüzünden
çok bişeymiş gibi davranılmak istenen insanlara,

"ayy aynısından bende de vardı, eskidi baya"cılara,

hatta "bunun daha üst modeli çıkmış ya"cılara,

ilgilenmesi gerektiği halde sallamayıp
gördüğünde can ciğer davranan samimiyetsizlere,

söz verip tutmadığı halde
verilen bütün sözlerin tutulmasını bekleyenlere,

dedikoduya iştirak etmemi bekleyenlere,

çantada keklik sananlara,

yapmacıklara,
yapmacıklara,
yapmacıklara

an itibariyle tahammülümü sonlandırmış buluyorum.
hıhı evet tamam tatlım!






4 yorum

ecdadinin kiymetini bilecek cocuklar yetistirmek dilegiyle..


imanin imkani yendigi nice zaferlere..




17.3.14 10 yorum

to do list: temizle, temizle, temizle.


g'mornin okuyucu!

hava ne kadar harika, dimi?
(murphy, bloğumu takip ettiğini biliyorum.
şimdi bunu okuyup hemen yağmur yağdırma.)

evliliğin bünyemde oluşturduğu
buglardan birinin içindeyim.

eskiden hava güzel olduğunda
"kızlarla mı buluşsam?"
"dur halam söyliyim de kavaltıya gidelim"
"müze falan gezilmez bu havada,
sinema da olmaz,
ay ne yapsam" sorularının yerini
"aç aç aç camı pencereyi aç,
tam temizlik havası!" efektleri almış durumda.

evlilik yolundaysan sonun böyle,
haberin olsun.

halaya sorulan "bugün nere gitsek" sorularını
- ki benim halamla aramda 4,5 yaş falan var
ve kendisi enfes kafa dengi bi insandır
ek olarak abla kardeş gibi büyüdük
şimdi sana onun ne harika olduğunu anlatırdım ama
post konu dışına çıkmasın-
"kız ben geçende fırını yağçözle temizledim
allah seni inandırsın kokusu bi hafta çıkmadı
neyle silsem?" soruları aldı.

hastalıktı hamilelikti
ana evini işgal etmelikti derken
enverin deyimiyle canga reklamına dönmüş evimize
bi çekidüzen vermenin zamanı geldi de geçiyo!

-sırf dışardan yemek söylemek için
kendime iş uydurmuş bile olabilirim-

yaşasın toz bezleri, yüzey temizleyicileri!
ev akarlarına savaş açtım,
yarın lazım olursam çağırabilirsin okuyucu.



15.3.14 10 yorum

saat üç olmuş. meali: saat üç. bi cumartesinin daha ağzına tükürüldüğü için çok mutluyum.

evin içinin dışından daha soğuk olduğu
bir mükkemmer cumartesi gününü daha
mutfakta geçirmenin gereksiz burukluğu içindeyim okuyucu.

ama tarifi belirsiz bi mutluluk varmış gibi davranıyorum,
kendimi toomana adadım.

hayır, memur teoman değil.

sıradaki şarkı ömrünü evde yatmaya adamışlar için gelsin,
koooşmaaa yorulduysaaaan..


13.3.14 6 yorum

allahını seven üzerime kaynak atsın!


yok okuyucu,
makale taramaktan içim dışıma çıktı
junior bi ara karnımdan kafasını çıkarıp eytere bea dedi,
gir içeri bak adını makale koyarım falan diye tartıştım
ama yok.

benden önce bu işi yapan olmamış,
tenkyu biyomühendislik bölümü, tenkyu özel proje isteyen kimya firması.

bulduğum anda mükemmmel ultra turbolu ingilizcemle
hemen çevirip teze dahil edicem ama
(bkz: chicken translate)
bulamıyorum.

bi tiyoüre dioksitle akrabalığı olan,
bi tekstilci olup hobisi discharge olan,
bi boyarmadde atıklarına ilgi duyan varsa
allahını seven üzerime kaynak atsın!





12.3.14 15 yorum

master yapamazsam masterchef olurum.

g'mornin okuyucu!

öksürük nöbetleriyle anamı, babamı,
enveri, apartman sakinlerini
ve kimbilir nicelerini uyutmadığım bi gecenin sabahından
utanmaz utanmaz sırıtan bi g'mornin!

bugün üç buçuk senedir yapmam gereken bişeye el atmaya karar verdim,
tez yazmak!

zavallı enverin
"lütfen bi iki haftada bitsin" yalvarışlarına çok dayanamadım,
danışmanıma danışsam işin sarpa saracağının da bilincindeyim
başladım kendim yazmaya.

bütün master ve doktora öğrencilerine önerilerim var.
dinlerseniz yarım dönemde size diploma aldırırım,
dinlemezseniz sekiz dönemin harcını ödeyin,
beni ilgilendirmez.
yani ben öyle yaptım, kimseyi ilgilendirmedi ondan diyorum.

şimdi okuyucu,
akademisyenlik ego gerektiriyo, kibir gerektiriyo,
en çok ben bilirim ben saksı değilimcilik gerektiriyo.
önce kendine bi bak,
askerliği ertelemek için ülkenin en geçerli sebebine sahip değilsen
bulaşma.

bölüm başkanının yalvararak çağırdığı öğrencisi,
lütfen yarınki mülakata girme bizde kal dediği,
bütün derslerini bi dönemde bitireni olsan da
o tez uzayacak.
bunu da aklına sok.

mümkünse türkiye'de yapma bu işi.
açık öğretim diplomasıyla
ingiltere'de master yapan bi tanıdığım var,
onu gördükçe kafamı duvarlara sürtüp
kıvılcım çıkartasım geliyo.

beyin göçünü sonuna kadar destekliyorum!
-sevdiklerim hariç.-

imkanın varsa onbeş yirmi yıl öncesinde yaşa okuyucu.
bizim gibi bölüm oku, alan seç ihtisas yap,
sonra alese dil sınavlarına mülakata gir
seçilip onca insanın bedduasını al,
bilme kaç kredi tamamla
bilmem kaç laba gir
bilmem kaç seminer ver,
milyonlarca yayın oku
sciencedirect'in gizli hesaplarına eriş falan derdin yok.
beş yıl okusan yüksek meendizsin.

lisans zamanındayken bizim gibi
kuğusu yahni yapılmış ingiliz kraliçesi edasıynan gezme.
hocalar da bizle muhatap olmuyodu gerçi,
ama biz görüyoduk yalakalar vardı
sekiz on referansları oluyodu,
hayat çok kremdölakrem!

ya da ben buyum de,
kendinden ödün verme.
sürün sonra.
oh iyi oldu sana.
gel kafalarımızı tokuşturalım.






7.3.14 18 yorum

1001. postumdan sana sesleniyorum okuyucu!


bin post yazmışım sana.
binlerce cümle,
yüzlerce ruh hali,
onlarca şarkı..

tam 11.691 yorumla,
bazen yanıbaşımdakiler beni dinlemediğinde
sen dinlediğini, anladığını belirtmişsin.

belki onlarca kez danışmışım,
bazen sana fikir vermeye çalışmışım ama
defalarca fikrine muhtaç kalmışım.

1001 post okuyucu.
en az 2002 kez bu sayfanın başına geçmişim.
keşke orda olsaydım demişim,
sana keşke yanımda olsan demişim,
ne bulunduğum yer yetmiş bana
ne etrafımdakiler.

ismini bilmediğim halde
ismini bildiğim çoğusundan daha objektif,
daha düşünceli, daha yardımsever davranmışsın çoğu zaman.

okumuşum, tanışmışım,
evlenmişim, anne olmaya yaklaşmışım,
büyüdüm sanmışım.
"daha dur" demeyecek kadar naif davranmışsın..

bana bunca cümleyi kurduracak kadar
kendimi değerli hissettirdiğin için
teşekkür ederim okuyucu.

onca insan karşısındakini susturmaya çalışırken..







6 yorum

skati beni ışınla! ışınla beni skati!


hastayken beyin fonksiyonları da hızlanmıyo değil okuyucu.
yataktan kalkamadığın, hareket alanının 10 mm ile kısıtlı olduğu sürede
enfes icatlar üretebiliyosun.

kendinden ördekli çift kişilik yatak,
banyoya gidip kendini temizleyebilip geri gelen tekerlekli ördek,
hastayken güzel gösteren gardrop aynası,
iş yerinde yemek yapıp getiren koca,
çamaşırı kendinden katlayıp yerleştiren kurutma makinesi,
ve hatta çamaşır makinesiyle kurutma makinesi arasında
kapaklarını birbirine açıp içindekileri aktarma mekanizması.

sonra on saniyede ortaya çıkabilecek yemek çeşitleri.
limonlu marul mesela.
en gurmelik restoranlarda, en krem dö la krem menülerde,
fahiş fiyatlara satıldığını bilirim şeklinde
kocayı kandırma metodları.

yatak başına yapılması gereken
"burdan yetkililere sesleniyorum" butonu.

sonra kendi kendini dolduran su şişesi istiyorum.
ya da dynamo'yu bana göndersinler,
bende yaşasın o doldursun.

gerçi o gelse hastalığa falan da bi çözüm bulur.
yeri gelmişken;

dynamo!
biloğumu takip ettiğini biliyorum.
bana çaya gelmeye ne dersin?
çogüzel nutellalı pankek yaparım.
(şimdi krep desem anlamaz elin ecnebisi)
yok yok sana demedim elin ecnebisi diye.
müsait olduğum bi günü yazarım.

nerde kalmıştım?

heh.
sürekli elleri ayakları buz kesen
benim gibi kan problemi olan insanlar için
elektrikli eldiven, çorap, patik.
artık ne olursa.

sonra ellerimin dermanı olmadığı için,
sesim de çıkmadığı için
düşündüğümü yazan klavye de lazım.

hatta bazı ahval ve şeraitte düşündüğümü yazdırıp
karşımdakine ekranı çevirip
"ben demiyom, o diyo" tepkisi verebilirim.
bazen insanlar duyduklarını kaldıramayabiliyo.

kendinden yere atılmış çorap toplama makinesi.
eğilip kalkarken bi gün yere kusucam diye
çok korkuyorum okuyucu.

sonra evin ctrl+c, ctrl+v, ctrl+y butonları olsun istiyorum.
her sabah kalkınca dünü kopyalayayım,
kendi kendine temizlesin, toplasın.

bi de fonksiyonlarını tam yerine getiremeyen beynime
ctrl+f.
düşünmekten anam ağlıyo,
neydi neydi diye aramaktan..

şimdilik bunlar olsa yeter.
bi de skati lazım,
beni bunların olduğu bi dünyaya ışınlaması için.

skati!
ışınla beni!





 
;